Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Hun Ve Türk Tarihinin İlk Çağları
Yazı Yaz
2380
3953
Makale
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
13.3.2020
0 yorum
740
okuma
Hun ve Türk Tarihinin İlk Çağları
Dünya tarihinin önemli bir parçası olan Türkler tarih sahnesine eski çağlarından beri teşekkül etmiş bir millet olarak dünya üzerinde en geniş coğrafyaya sahip olmuşlardır.Dünya’da 130’dan fazla devlet kuran Türkler,tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren bölgelerinde etkili oldukları gibi şüphesiz dünya tarihini de en çok etkileyen milletlerden biri olmuşlardır. Bu yüzden de dünya milletlerinin, ilim adamlarının, araştırmacıların ilgisini çekmişlerdir. Türklere olan ilgi hiç bir zaman azalmamış, tam aksine yüzyıllardır değişik platformlarda etnik kökenleri, siyasi, askeri ve sosyal hayatları her daim tartışılmıştır. Özellikle Batılılar Türk tarihini, kültürünü derinlemesine inceleyerek bu kavmi anlamaya çalışmışlardır. Türk-Hun tarihine yakından bakacak olursak tarihinin en eski yazılı Türkçe vesikaları Kök Türk Kitabelerini görmekteyiz. Buradaki yazılanlar evrenin ve dünyanın arkasından insan oğlunun yaratılması, sonra bütün cihanın hâkimi olarak Türk atalarımızın Tanrı tarafından dünyayı yönetsin diye atanmaları anlatılır. Bu yüzden Orkun Yazıtları veya Kök Türk Kitabeleri diye de söylenen bu muhteşem abideler de Türk-Hun tarihini değil, daha çok Kök Türk çağında olup bitenleri görürüz. İşte bundan dolayı tarihçiler, Asya'daki Türk-Hunların geçmişini yazmada tek bir millete ait vesikalarda aktarılan ve gözlemlenen olaylardan yola çıkmak mecburiyetindedir ki, bu da Çin yıllıklarıdır.
Tarihin en eski iki milletinden birisi olan Türklerin, bir vakitler Asya'da birlikte yaşadıkları Çin kavmi kendi tarihlerinden söz etmeye başlar-başlamaz Türkler hakkında da bilgi verir.
Sayıları oldukça fazla olan ve boy halinde yaşayan Türkler bu coğrafyanın bozkırlarını hayvanları ve atları ile üstün millî karakterlerini bu sert ve acımasız iklimin sunduklarına borçlu olmuşlardır.
Milli, manevi ve ahlaki duyguları ve değerleri yoğun olarak yaşayan Türkler, bu hasletleriyle diğer toplumlardan farklarını ortaya koymuşlardır. Boylar halinde yaşayan Türkler, büyük bir Türk devleti kurulduğunda boylar hem onun etrafında yer almayı hem de kendilerine ayrılan alan dâhilinde varlıklarını korumayı başarmışlardır.
Savaş, kıtlık, bağımsız olma isteği ve nüfus artışı sebebiyle başka yerlere göç etseler de genellikle doğal ortamları olan bozkırda ve anayurtlarında kaldıkları sürece güçlü kalmışlar; Çin, İran gibi medeniyetlere hükmettiklerinde ise çoğunlukla onların kültürlerinden ve dinlerden etkilenip millî karakterlerine zarar getirmişlerdir. Ancak birliklerini korudukları zaman dünyanın en büyük güçlerinden biri olmuşlardır. Tarihin en eski iki milletinden birisi olan Türklerin, bir vakitler Asya'da birlikte yaşadıkları Çin kavmi kendi tarihlerinden söz etmeye başlar-başlamaz Türkler hakkında da bilgi vermeye başlar.
Hunlardan önce Çin’in kuzeyinde Ti (Tik) ve Jung (Jong) boylarının bulunduğu ve yaşadıkları bilinmektedir. Ti ve Junglar hakkındaki bilgileri bize Türk tarihi hakkındaki en eski bilgileri sunan ve Çin yıllıklarından olan Shih Chi (Tarihi Hatıralar), Han Shu (Han Hanedanı Yıllığı) ve Hou Han Shu (Sonraki Han Hanedanı Yıllığı) vermektedirler. Her ne kadar Ti ve Jungların Türk olduğu hakkında görüşler varsa da son dönem çalışmalarında özellikle Jung teriminin etnik bir anlamı olmadığı ve Çinlilerin\ Çin’in kuzeyinde, doğusunda ve batısında yaşayan saldırgan ve savaşçı boylara bu isimleri verdikleri düşüncesi ağırlık kazanmıştır.
Hunların devletlerini kurduğu coğrafya olan Çin’in kuzeyindeki bozkırlarda etkin bir güç olan Çin bu hâkimiyetini ancak küçük bir bölgede oluşturabilmiştir. Kültürünün yayılması ve büyümesi ise ancak çevresindeki boyları hâkimiyeti altına alması ile gerçekleşebilmiştir. Ancak şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki Çinlilerin bu kültürel gelişiminde çevredeki boyların kültürleri ile gerçekleşen bir birleşimin etkisi vardır. Nitekim Hunların Çin sınırlarında kurdukları devletlerinin teşekkülü de bu kültür varlığına dayanmaktadır. Bu kültür birlikteliğinde bazen Hunlar Çin kültürünün etkisinde kalmışlar bazen de Çinliler Hun kültürünün etkisinde kalmışlardır.
Türkistan bozkırlarının zorlu yaşam şartları buralarda teşekkül eden halkları birlikte yaşamaya sevk etmiştir. İşte Hunlar da bu şekilde ortaya çıkan bir boydur. Türk devletlerinin temeli olan boylar bir araya gelerek güçlerini birleştirmeyi, düşmanlarına karşı ortaklaşa mücadele etmeyi başarabilmişlerdir. Daha sonraları da üstün siyasî ve askerî yetenekleri ile büyük bir devlet haline gelmişlerdir.
Hunların ilk ortaya çıktıkları dönemlerde Çinliler Devletlerinin sınırları da yabancı ve düşman boylarla çevriliydi. Bundan dolayı Çinliler, uzun süre ülkelerinin kuzeyinde bulunan boyları birbirinden ayırmaya bile lüzum görmemişler, hepsini “Jung, Ti, İ, Man, Hu” gibi genel isimlerle anmışlardır.
Hunların Türkistan’da ortaya çıktıklarını kanıtlayan en önemli kaynaklardan biri de arkeolojik buluntulardır. Bulunan en eski Hun arkeolojik kalıntılarını, özellikle mezarlar ile bunların içinde bulunan eşyalar oluşturmaktadır. Buradaki coğrafi yerleşim alanları ile mezarlardaki eşyaların Hun kültürünü yansıtmaları onların Hunlara ait olduğunu ortaya koymuştur. Günümüzde her ne kadar Çin’in kuzeyinde yaşayan boyların çokluğundan dolayı arkeolojik buluntular arasında belirli bir sınıflandırmanın yapılamayacağı söylense de Çin’deki kuzeyli boyların yaşayış tarzları ve sosyal hayatta kullandıkları malzemelerden bu buluntuların kuzeyli bir boy olarak Hunlara ait olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kuzey Çin’de bulunan Ningxia ve Gansu eyaletlerinde (Mançurya) görülen güçlü bir savaşçılık özelliği gerektiren at biniciliği gibi vasıflar da burada yaşayan atlı-göçebe boyların varlığını gözler önüne sermektedir. Ayrıca Hunların ortaya koydukları madencilik ve hayvan üslubu da denilen resim sanatı kalıntıları da bu tezimizi desteklemektedir. Nitekim milattan önce ikinci bin yılda, bozkır koşulları nedeniyle bu boyların Sarı Irmak’ın kuzeyindeki bölgede özellikle maden üretiminin artması ve hayvancılıkla daha fazla uğraşmaya başlamalarıyla ekonomik ve kültürel hayatta derin değişimler meydana gelmiştir.
Arkeologlar Çin’in etrafında ortaya çıkan kültürleri sınıflandırmışlardır. Yukarı güneybatıda Xiajiadian kültürü, kuzeyin merkezinde Ordos kültürü ve Gansu, Ningxia ve Qinghai eyaletlerine yayılmış olan kuzeybatıda Yaylang ve Qingyang kültürleri vardır. Bütün bu kültürlerin, aynı bölgelerin eski halklarıyla güçlü bağları olduğu görülmektedir. Bu coğrafyada her ne kadar belli bir hareketlilik olmuşsa da kuzey bölgelerindeki göçebe toplulukların yeni bir antropolojik türü temsil ettiği söylenemez; şüphesiz bu geniş bölgeyi Sibirya ile Türkistan’a bağlayan yollarla gelenler birbirleri ile iç içe girmişlerdir.
M.Ö. I. bin yılın ilk yarısında Kuzey Çin’de şekil alan çeşitli ve karmaşık durumlar, “eski göçebe” kültürlerin oluşumuna yol açmıştır. Bu, arkeolojik buluntulara da yansımış ve çeşitli araştırmacılar tarafından çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Kurgan kalıntıları genellikle kılıç veya hançer gibi temel bir silahın yanında bıçaklar, ok uçları, yay ve oklar gibi yardımcı silahlar tarafından eşlik edilen bronz ve demir silahlar yer almaktadır. Bazen büyük miktarlarda bronz süs rozetleri, tokalar ve kemer süsleri de mevcuttur. Altın ve gümüş eşyalar gibi lüks parçalar çok az veya hemen hemen hiç bulunmamaktadır. At ve savaş arabası teçhizatları da buluntular arasındadır.Son yüzyılın içerisinde en çok göze çarpan araştırmada,araştırmacı yazar Oktan Keleş’tir.Gittiği Uygur’da 53 metre derinliğindeki bir mağarada bir Alp mezarı kalıntılarıyla karşılaşan Oktan Keleş,burada yatan kişinin 20 bin yıllık bir Alp mezarı olduğunu vurgulamaktadır.Dünya tarihine yön verecek bu keşifte mezardaki yatan kişinin Kalkan Usta olduğunu ve yanındaki eşyalarla birlikte gömüldüğünü anlatmaktadır.Girdiği mağara mezarındaki görüntüleri ile Dünya tarihinde Türkler’in tarihinin dahada eski çağlara gitmekte olduğunu anlamaktayız.
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
740
Yer
Makale
13.3.2020
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
#
  
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Tekin Gün
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Hint felsefesi
Faruk Cansu
2406 okuma
hayatın günümüzdeki tarifi
Secaettin Kara
1763 okuma
Anneleri Vefat Eden Çocuklar Adına
İbrahim Balcıoğlu
1976 okuma
227 yıl önceki fırtınada İstanbul'da 3 binden
Faruk Cansu
1688 okuma
Ayasofya'da ilk cuma namazı
Faruk Cansu
1981 okuma
Osmanlı döneminde kürtaj=Cinayet
Aytekin Takar
1707 okuma
Türkiye : İstikrar Kurucu Ülke
Metin Külünk
1737 okuma
Az kalsın Suriye için İkinci Dünya Savaşı'na
Aytekin Takar
2307 okuma
Suriye bir matruşkadır
Aytekin Takar
1705 okuma
Kum tanesi çocuklar
Faruk Cansu
1838 okuma
Kadın ve Kadın Hakları
Gönül Doğan
1976 okuma
Kanuni selde boğulmaktan zor kurtulmuştu
Aytekin Takar
1768 okuma
İlahiden senfoniye Burak Kut
The Coolie
1672 okuma
Son dönemde medyada ve siyasette nefretin dil
Hatice S.
1516 okuma
Yönetim Kurulu Üyeleri Görevden Alınabilir Mi
Yıldırım Ercan
1757 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi2380/hun-ve-turk-tarihinin-ilk-caglari
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap