Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Yunus Emre
Yazı Yaz
2390
3953
Kültür-Sanat
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
13.6.2020
0 yorum
910
okuma
Yunus Emre
(ö. 720/1320)
Anadolu’da Türk milletinin bağrında yetişen büyük şair ve Hak âşıklarımızdan birisi de, hiç şüphesiz Yunus Emre’dir. Çağları kucaklayan, bugün dahi hiçbir sınır tanımayan ve her faniye nasip olmayan bir şöhret ve ölmezliğe sahip olan Yunus Emre, her halde bu özelliğini şairliğinden ziyade dervişliğine, Hak yola olan bağlılığına, telkin ettiği sevgi ve gösterdiği sonsuz müsamahasına borçludur. Mevlâna da olduğu gibi, onda da şiir, gaye değil bir vasıtadır.
Toplumun en karışık, içtimâi çalkantıların ve sıkıntıların en kesif olduğu dönemlerde, Mevlânalar, Yunuslar, Hacı Bektaş ve Hacı Bayram Veliler; bu gönül sultanları dostluk ve sevgi ile çevrelerine yaşama gücü ve sevinci vermeye çalışmışlardır.
Bilhassa Yunus Emre ve Mevlâna hem asır iki insan olarak, devlet otoritesinin yok olmaya yüz tuttuğu, beyliklerin biribirleriyle olan mücadelelerinin büyük boyutlara ulaştığı, hepsinin üzerinde, Anadolu’yu baştanbaşa yakıp yıkan Moğol istilasının mal, can ve namus emniyetini yok ettiği, bâtınî cereyanların alabildiğine inançları sarstığı, bunların devlete bile kafa tutar hale geldiği bir dönemde bunlar, halkı ayakta tutmaya, onlara yaşama gücü vermeye çalışmıştır. Bütün insanları birliğe, kardeşliğe ve dostluğa çağırmışlar ve yine bunlar, sünnî mutasavvıfar zincirinin de, birer halkasını temsil etmişlerdir. Onları başka cereyanların adamı gibi göstermeye çalışmak büyük haksızlık olur.
Maalesef ünü dünyayı tutan bu şairimizin ve Hak aşığımızın hayatı hakkında bilgi mevcut değildir. Halk arasında efsaneleşen bir hayatı vardır. Zaten halk, herkes tarafından bilinen ve sevdiği insanların hayatını efsaneleştirir. Osmanlı sultanlarından bile, pek çoğu efsaneleşmiş, hayatlarına menkıbeler katılmıştır. Bunlarla verilmek istenen mesajlar vardır. İşte Yunus Emre’nin de hayatını, gerçek bilgilerden ziyade böyle efsane ve menkıbelerden öğrenmeye çalışıyoruz.
Onun hakkında en doğru bilgi, Risaletü’n-Nushiye adındaki eserini 707 H. 1307-1308 Milâdî yılında yazdığıdır. Yunus Emre bunu, eserinin sonunda şöyle açıklar:
Söze tarih yidiyüz yidiydi
Yûnus canı bu yolda fidiydi
Yine bazı kayıtlardan öğrendiğimize göre, Yunus Emre’nin 1240-1241 M. yıllarında doğduğu, 1320-1321 yıllarında da vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Yunus’un adı geçen eserinde verilen 707 H. tarihinin, şairin tarikata intisap ettiği tarih olduğunu ileri sürenler de vardır.
Bu rivayete göre de Yunus 82 değil, 72 yaşlarında vefat etmiştir. Bu duruma göre de onun doğum tarihi, 1250-1251 yılları olması gerekir. Onun 1240-1320 yılları arasında yaşadığı kabul görmektedir.
Yunus EmreYunus Emre’nin Karaman veya Sarıköy’de yaşadığı hususu hâlâ münakaşalıdır. Fakat onun, pek çok yerde makamının bulunduğu bilinmektedir. Yunus’un şiirlerinden onun, Mevlâna’nın sohbetinde bulunduğunu öğreniyoruz. Bu ve diğer bazı hususlar dikkate alındığında, Yunus’un Karaman’da yaşadığı ihtimali kuvvet kazanmaktadır.
Yunus’un Hazreti Mevlâna ile görüştüğü, hiç değilse onun sohbetinde bulunduğunu şu beyitlerden anlaşılmaktadır:
Mevlâna Hüdavendigâr bize nazar kıldı
Onun görklü nazarı, gönlümüzün aynasıdır.
* * *
Mevlâna sohbetinde saz ile işret oldu
Arif manaya daldı çün biledir ferişteh.
Mevlâna’da Yunus hakkında, onun:
Ete kemiğe burundum;
Yunus diye güründüm
Mısralarını görünce:
“Bunu söyleyebilseydim, Divan-ı Kebir’i yazmazdım” dediği rivayet olunduğu gibi,
Yine Mevlâna’nın Yunusu kastederek:
“Hangi makama çıktıysam, o Türkmen Kocası’nın ayak izlerini önümde gördüm.” demesi, aralarında mânevi alışverişi ortaya koyar. Fakat kesin olarak bunların doğru olup olmadığını bilemiyoruz.
YUNUS’ UN DERGÂHTAN KAÇIŞI VE GERİ DÖNÜŞÜ
Kırk yıl hizmet ettiği halde, himmete eremediği düşüncesiyle, iyice bunaldığı bir gün Yunus, kimseden habersiz dergahı terkeder ve yola koyulur.
Yunus, yolda giderken iki dervişle daha karşılaşır. Bunlarla arkadaş olur. O gün akşam olunca, dervişlerden birisi dua eder ve gayb âleminden bir sofra gelir, karınlarını doyurur, Allah’a şükrederler. Ertesi günü, diğer arkadaşları dua eder, aynı şekilde bir sofra daha gelir. Dua sırası Yunus’a gelmiştir, fakat Yunus mahcup olmaktan o kadar korkar ki, gözyaşı dökerek, halisane bir duada bulunur. Bu sefer iki sofra birden gelir. Arkadaşları bu işe hayret edip. Yunus’dan nasıl bir dua ettiğini sorarlar.
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
910
Yer
Kültür-Sanat
13.6.2020
0
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
#yunusemre
  
#taktukemre
  
#mevlana
  
Kaynak
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Tekin Gün
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Gizemli Yer Altı Şehirleri
Tekin Gün
1211 okuma
Taş Kitabeler
Tekin Gün
912 okuma
Kars Tarih Öncesi Yerleşimleri Ve Araştırmala
Tekin Gün
843 okuma
Niğde Kalesi
Tekin Gün
1672 okuma
Horasan Tarihi
Tekin Gün
1386 okuma
Belgesel-Documentary
Tekin Gün
1118 okuma
Neandria Antik Kenti-Çanakkale
Tekin Gün
908 okuma
Buz Mağarası - Ağrı
Tekin Gün
989 okuma
Simena Kale
Tekin Gün
1819 okuma
Lelegler
Tekin Gün
1101 okuma
Karahocagil'in Kara Haberi
Eyyüp Azlal
1386 okuma
Yerupaja - Peru
Tekin Gün
887 okuma
Sırakayalar Şelalesi - Bayburt
Tekin Gün
1192 okuma
Arsemia Ören Yeri (Hierothesion)
Tekin Gün
1248 okuma
Kilistra - Lystra Antik Kaya Oyma Şehri / Kon
Tekin Gün
883 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi2390/yunus-emre
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap