Resimler
Videolar
Haberler
Yazılar
Replik Düplik
Kuruluşlar
Benim Dünyam
Kayıt Ol
Oturum Aç
Fatih Sultan Mehmet - Yönetmen Tekin Gün
Yazı Yaz
589
3953
Kültür-Sanat
Yorum Yaz
Yazdır
Tavsiye Et
8.3.2013
0 yorum
2006
okuma
Fatih Sultan Mehmed
???? ?? ???? ??? ????? ?????
Me?emmed b. Mur?d ??n mu?affer d??im?
Saltanatı 1444- 1446 (2 yıl sürmüştür.)
2. Saltanatı 1451- 3 Mayıs 1481 (30 yıl sürmüştür.)
Padişahlık Sırası 7
Doğum Tarihi Edirne, 30 Mart 1432
Ölüm Tarihi İstanbul, 03 Mayıs 1481 (49 yaşında)
Önce II. Murat
Sonra II. Bayezid
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası II. Murat
Annesi Hüma Hatun
Dini İslam
II. Mehmed veya Fatih Sultan Mehmed, (Osmanlı Türkçesi:???? ?? ???? ???, Me?emmed b. Mur?d ??n) (30 Mart 1432[1] – 3 Mayıs 1481[2]) yedinci Osmanlı padişahı. Divan edebiyatında Avnî mahlasını kullanmıştır. Sultan II. Murad ve Hüma Hatun’un oğludur.
İstanbul'u fethetmesinden sonra Ebû ?l-Feth (???? ?????, Fethin Babası) ve daha sonraki asırlarda[3] Fâtih (?????) lakabıyla anılmıştır.
Ayrıca döneminde Avrupa'da Büyük Türk (Grand Turco) olarak da zikredilmiştir.[4][5]
İstanbul'un fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur.[6] Bundan dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır.
İstanbul'un fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.
27 Receb 835 (30 Mart 1432) Pazar günü şafak vaktinde, devletin başkenti olan Edirne'de, II. Murat'ın dördüncu[9] oğlu olarak dünyaya gelmiştir
Annesi Hüma Hatun, tarihçi Babinger ve yazar Lord Kinross’a göre gayrimüslim bir köledir.
Yine Babinger'e göre, ölümünden sonra Acem efsanelerindeki cennetkuşu hümadan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adlandırılmıştır.[10][11].
Mehmed iki yaşına kadar Edirne'de kaldıktan sonra 1434’te sütninesi ve küçük ağabeyi Alâeddin Ali ile birlikte 14 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmed’in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderilmiştir
Burada ağabeyi Ahmed'in erken yaşta ölmesi üzerine Mehmed altı yaşında Rum sancakbeyi olmuştur
Diğer ağabeyi Alâeddin Ali ise Manisa'da Saruhan sancakbeyi olmuştur
İki yıl sonra babaları II. Murat'ın talimatıyla iki kardeş yer değiştirdiler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu[
Mehmed’in eğitimi için babası çeşitli hocalar görevlendirdi.
Ancak zeki olduğu kadar hırçın bir çocuk olan Mehmed’in eğitilmesi kolay olmadı.
Sonunda babası heybetli ve otoriter bir alim olan Molla Gürani’yi görevlendirdi.
Anlatılana göre Murad, Gürani'ye bir değnek vermiş ve Mehmed itaatsizlik ederse kullanmasını söylemişti.
Molla Gürani Mehmed’e, dersini dikkate almayan bir öğrencinin hocası tarafından dövülmesi ile ilgili edebi bir cümleyi inceletmiş, Mehmed durumun ciddiyetini kavrayarak eğitimine önem vermeye başlamıştır.
Şehzade Mehmed'in medrese kökenli hocalarının yanı sıra bilgi edindiği Batılı şahsiyetlerde bulunmaktaydı
Saruhan (Manisa) sarayında İtalyan hümanisti Anconalı Ciriaco ve saraydaki başka İtalyanlar onun Avrupa tarihi ile Antik Yunan filozoflarının hayatlarıyla ilgili kitaplar okumasına önayak olmuştur
Bu durum Şehzade Mehmed'e çok-kültürlülük kazandırmıştır.
Bakın Topkapı Sarayı arşivinde bulunan II. Mehmed'in şehzadelik yıllarına ait olan karalama defterinde Latin harfleri, Arap harfleri, Roma büstlerini andıran insan çizimleri ve Osmanlı figürleri bulunmaktadır.[13][14]
Ayrıca Fatih Sultan Mehmed'in Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Latince, Yunanca ve İtalyanca bilmesi bu dönemdeki münasebetlerine dayandırılmaktadır.[15]
II. Murat 1443 yazında Karaman beyi İbrahim'i Anadolu’da yenilgiye uğrattıktan sonra Ekim ayında Edirne'ye döndüğünde Hunyadi Yanoş, Macar Kralı Ladislas ve Sırp Despotu Yorgo Brankoviç önderliğinde bir Hristiyan ordusunun Tuna’nın güneyindeki Osmanlı topraklarını istila etmeye başladığın haberini aldığığında,
Aynı dönemde Amasya’dan Şehzade Ali’nin öldüğü haberi geldi.[16][17] İki ağabeyinin erken yaştaki ölümleri sonucu Mehmed tahtın vârisi oldu.
Murat Hıristiyan ordusunun 25 Aralık’ta İzladi'de durdurulmasının ardından başlayan müzakereler sırasında 2.Mehmed’i Manisa’dan Edirne’ye getirtti. 12 Haziran 1444’te Edirne’de Macarlarla antlaşma yaptıktan bir ay sonra oğlu Mehmed’i Edirne'de Sadrazam Çandarlı Halil Paşa denetiminde "kaymakam" olarak bırakarak Hamidili topraklarını işgal eden Karamanlıların üzerine yürümek üzere Anadolu’ya geçti ve Karamanlılar’la Yenişehir'de bir anlaşma yaptı.
Yenişehir’den ayrıldıkran sonra Ağustos ayında Mihaliç’te yeniçeri ağası Hızır Ağa ve diğer beylere tahttan oğlundan yana resmen çekildiğini duyurdu ve ordusu Edirne’ye dönerken kendisi Bursa’da kaldı.[20][21][22]
Ayrıca bakınız: II. Kosova Savaşında
II. Murad'ın 1444 yazında doğuda ve batıda barışı sağladığını düşünerek tahttan çekilmesi Edirne’de bir otorite boşluğu yaratarak devleti buhrana sürüklediği görülmüştür
Dış siyasette ihtiyatlı davranmayı tercih eden Sadrazam Çandarlı Halil Paşa ile Mehmed’in etrafında toplanmış olan Şahabeddin, Zağanos, Turahan paşalar arasında rekabet baş göstermiştir
Bu rekabet 1444-1453 yılları arasında Osmanlı Devleti’nde yaşanan başlıca politik gelişmelerin belirleyici etmenlerinden biri olmuştur.
Ağustos başında Kral Ladislas’ın Osmanlılarla yapılan barışı geçersiz sayarak yeni bir Haçlı Seferine çıkacağını ilan etmesi başkent Edirne'de paniğe yol açmış ve halk şehri terk etmeye başlamıştır
Konstantinopolis’te Rumların himayesinde olan ve Osmanlı tahtında hak iddia eden Orhan Çelebi de bu dönemde Çatalca yakınlarinda İnceğiz’e ve Dobruca’ya geçerek bir isyan girişiminde bulunmuştur
Bu girişim Şahabeddin Paşa tarafından önlenmiştir
çıkan yangında bedesten ile birlikte 7.000 ev kül olmuştu.
Ayrıca: Varna SavaşıEylül ayı sonlarında Kral Ladislas önderliğindeki Hıristiyan ordusu Tuna’yı aşarak Edirne’ye doğru yürürken bir Venedik filosu da Çanakkale Boğazı’nı kapattığı görülmüştür
Sadrazam Halil Paşa’nın çağrısıyla II. Murat Anadolu Hisarı’nın bulunduğu noktadan Rumeli’ye geçerek Edirne'ye geldi ve 10 Kasım 1444’te hıristiyan ordusunu Varna’da ağır bir yenilgiye uğratmıştır
Varna Savaşı sırasında ve sonrasında Mehmed tahttan çekilmemişse de fiilen padişah II. Murad’tı.
Zağanos ve Şahabeddin paşalar genç padişahın otoritesini güçlendirmek için Mehmed’i Varna Savaşı’na götürmek istemişler ama Sadrazam Halil Paşa buna mani olmuş ve onlara karşı II. Murad’a gerçek padişah muamelesi yapmıştır
Ancak II. Murad savaştan sonra oğlunun konumunu Konstantinopolis’teki Orhan Çelebi’ye karşı zayıflatmamak için fiilî durumu hakiki bir cülus haline getirmeden Manisa’ya çekilmiştir
Murat 1446’nın Mayıs ayında Sadrazam Halil Paşa’nın çağrısıyla bir kere daha Edirne’ye tahtına döndü
Bunun sebebi Mehmed’in Konstantinopolis’e saldırma planları yapıyor olmasıydı.
Halil Paşa kendi gücünü zayıflatacağı düşüncesiyle bu saldırıya karşı gelirken Mehmed’in yandaşı olan Zağanos ve Şahabeddin bu planı destekliyordu.
Sonunda Halil Paşa bir yeniçeri isyanı düzenleyerek Mehmed ve yandaşlarını iktidardan uzaklaştırdı.
Murat’ın yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed Manisa’ya çekildi,
tabii Zağanos Paşa da Balıkesir’e sürgüne gönderildi.
Manisa dönemi
Mehmed’in Manisa’daki ilk yıllarında neler yaptığına dair çok fazla bilgi yoktur.
Babasının 1446’da Mora’ya düzenlediği sefere katılmamıştı.
1447 sonlarında ya da 1448 başlarında Arnavut kökenli bir hıristiyan köle olan Gülbahar Hatun’dan ileride padişah olacak Bayezid adında bir oğlu oldu.[30] bu arada
1448’de Macarlar ile yapılan II. Kosova Savaşı’nda babasına Anadolu birliklerinin önderliğinde eşlik ederek ilk defa bir savaşta yer aldı.
17 yaşına geldiğinde Gülbahar Hatun ile birlikteliğini tasvip etmeyen babası tarafından Dulkadir hanedanından Süleyman Bey'in kızı Sitti Hatun ile evlendirildi.
Mehmed Manisa’da bulunduğu sıralarda oldukça başına buyruk bir biçimde hareket ediyordu
Onun rızasıyla Türk korsanları Ege’deki Venediklilere saldırıyordu.
Hicri takvimle 852 (1448/1449) yılında Selçuk’ta kendi adına paralar bastırmıştı.
1449’un Ağustos veya Eylül ayında annesi vefat etti.1450 yılında babasının İskender Bey üzerine yaptığı Arnavutluk seferine ve başarısızlıkla sonuçlanan Akçahisar Kuşatması'na katıldı.
İkinci tahta çıkışı murathanın şöyledir aslında
Babası II. Murathan 1451’in 3 Şubat günü hakkın rahmetine kavuştuğu gündür
Mehmed babasının ölüm haberini Sadrazam Halil Paşa’nın özel ulakla Manisa’ya gönderdiği mektupla almıştır
Anlatılana göre "Beni seven ardımdan gelsin!" diyerek atına atlayıp, kuzeye doğru yola çıkmıştır
Mehmed 19 Şubat 1451’de Edirne’de ikinci kez tahta çıktığında
Çandarlı Halil Paşa’yı sadrazamlık makamında tuttu, İshak Paşa’yı da Anadolu Beylerbeyi olarak atadı ve babasının cenazesine eşlik etmek üzere Bursa’ya gönderdi.
Daha sonra babasının İsfendiyaroğulları beyinin kızından olan sekiz aylık oğlu Küçük Ahmed’i boğdurttu.
Bu şekilde kardeş katli yasası da uygulamaya konmuş oldu.
Ahmet Çelebi'nin cenazesi de babası Murat'ınkiyle birlikte Bursa'ya gönderildi.
Mehmed her ne kadar Çandarlı Halil Paşa’yı görevinde bıraktıysa da artık gerçek iktidar kendisiyle birlikte lalaları Şahabeddin Paşa ve Zağanos paşaların başını çektiği savaşçı kesimin eline geçmişti.
Mehmed’in amacı Tuna’nın güneyindeki Balkan toprakları ile Fırat'ın batısındaki Anadolu topraklarını alarak büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in oluşturmaya çalıştığı merkeziyetçi imparatorluğu kurmaktı.
Ancak Bayezid'in aksine bunu yapmak için önce Konstantinopolis’i alması gerektiğini düşünüyordu.
Öte yandan gerek batıda ve gerekse de Doğu Roma'da yeni padişah genç yaşı ve tecrübesizliği dolayısıyla ilk başta önemli bir tehdit olarak algılanmamıştı.
Bu görüş Mehmed’in 1451’de Venedik, Ceneviz Cumhuriyeti, Macaristan ve Sırp Despotluğu ile babasının yapmış olduğu anlaşmaları yenilemesiyle pekişmişti.
Mehmed Doğu Roma’ya da babası dönemindeki dostane ilişkileri devam ettireceğini ve Süleyman Çelebi’nin Konstantinopolis'teki oğlu Orhan için yıllık 300 bin akçe ayırdığını bildirmişti.
Mehmed’in yetersiz bir hükümdar olduğunu düşünen yalnızca hıristiyanlar değildi.
Tahta geçmesinin ardından Karamanlılar yerel beylikleri yeniden diriltmek üzere ayaklandılar ve Seydişehir ile Akşehir’i ele geçirdiler.
Bunun üzerine 1451’in yazında Mehmed Anadolu'ya geçti ve kısa sürede bu isyanı bastırdı.
Fatih'in donanmaya emri ve gemilerin karadan yürütülmesi.
Mehmed kuşatma hazırlıklarına 1451 sonlarında başlamıştır
Boğaz’ın Anadolu yakasında büyük dedesi Bayezid’in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısına o dönemde Boğazkesen adı verilen Rumeli Hisarı’nın inşa emrini vermiştir
İmparator Konstantinos Mehmed’e hisarın yapımı için kendisinden izin alması gerektiğini bildirmek için elçiler gönderdi ancak Mehmed elçileri kabul etmemiştir
İmparator en son 1452’nin Haziran ayında barış görüşmeleri için bir kere daha elçilerini gönderdi ancak Mehmed elçileri reddetti.
Tabi Bu savaş ilanı anlamına geliyordu.
Hisar 1452’nin Ağustos ayında tamamlandı.
Böylece boğazın kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu.
Boğazdan geçecek gemiler bundan böyle geçiş parası ödemek zorundaydı.
Aksi takdirde gemiler top atışıyla batırılacaktı.
1452 sonlarında ödeme yapmayı reddeden bir Venedik gemisi batırılmış, kaptanı ve tayfası tutuklanmıştı.
Söz konusu toplar Erdelli Urban adında bir top dökümcüsü tarafından yapılmıştı.
Mehmed kendisinden Konstantinopolis’in surlarını yıkabilecek güçte bir top yapıp yapamayacağını sormuş Urban da "Ne Konstantinopolis, ne de Babil’in surlarının karşı koyabileceği bir top yapabileceğini" söylemişti
Öte yandan bu gelişmeler karşısında İmparator Konstantinos Papa ve İtalyan şehirlerinden umutsuzca yardım talebinde bulundu ama bunlar sonuçsuz kaldı.
Yalnızca Cenova 1452’nin Kasım ayında yardım göndermeye karar verdi 700 asker taşıyan Ceneviz kadırgaları 26 Ocak 1453’te Konstantinopolis’e vardı. İmparator Konstantinos, Giovanni kara kuvvetlerinin başkumadan yaptı.
Kostantinopolis’teki asker sayısı 8.000 civarındaydı, limanda 26 savaş gemisi bulunuyordu.
Daha evvel 700 İtalyanı taşıyan yedi Girit ve Venedik gemisi Şubat ayında şehirden kaçmıştı.
Osmanlı ordusundaki asker sayısı ise en az 50.000 idi. Ayrıca Mehmed yalnızca karadan kuşatmanın yeterli olmayacağını düşünerek bir donanma hazırlatmıştı.
Bu donanma bahar aylarında boğazın Marmara girişine vardı
Osmanlı ordusu 23 Mart’ta Edirne’den hareket etti ve 2 Nisan’da Konstantinopolis’e vardı.
Aynı gün Haliç’in girişi zincirle kapatıldı.
Karargâhını Romanus kapısının karşısına Maltepe’ye kuran Mehmed son kez teslim çağrısında bulundu ama imparator reddetti.
6 Nisan sabahı ilk saldırı başladı.
Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü.
İmparator Konstantinos, Gostina ile birlikte Romanus kapısını savunuyordu.
Şehzade Orhan da Marmara kıyısındaki kıtalardan birini yönetiyordu.
20 Nisan günü Papa’nın gönderdiği üç Ceneviz gemisi ve Sicilya’dan gelen bir Rum yük gemisi şehrin açıklarında belirdi.
Marmara denizinde yapılan savaşın sonunda akşam saatlerinde dört gemi Haliç’e girmeyi başardı.
Donanmasını bir şekilde Haliç’e indirmesi gerektiğini anlayan Mehmed gemilerini karadan geçirmeye karar verdi.
Bugünkü Dolmabahçe’den Kasımpaşa’ya uzanan güzergaha kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi silindirler üstünde 22 Nisan sabahında Haliç’e indirildi.
Böylece Haliç’in kontrolü Osmanlıların eline geçmiş oldu
Öte yandan kuşatmanın yedinci haftasında Osmanlılar hâlâ kesin bir sonuç alamamıştı.
Bu noktada Halil Paşa son bir kez Mehmed’i teslim çağrısı yapmaya ikna etti ancak imparator teklifi yine reddetti.
Bunun üzerine Mehmed 24 Mayıs’ta ayın 29’unda karadan ve denizden büyük bir saldırı yapacağını duyurdu.
Son saldırı hazırlıklarını Zağanos Paşa düzenledi.
Osmanlı ordusu 29 Mayıs’ın ilk saatlerinde taaruza başladı.
Osmanlılar son taaruzu üç dalga halinde gerçekleştirdiler.
İlk iki saat boyunca başıbozuklar surlara saldırdılar, ardından Anadolu birlikleri onların yerini aldı.
Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üzere yeniçeriler devreye girdi.
Bu sırada yaralanan Gostinani'nin savaş alanından ayrılması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu.
Nihayet sabah saatlerinde Osmanlı askerleri "Kerkoporta" adlı kapıdan içeri girmeyi başardılar ve kapının üzerindeki burca Osmanlı sancağını diktiler.
Mehmed fethin ilk günü öğleden sonra şehre girdi. Ayasofya’ya giderek namaz kıldı ve (bundan sonra) tahtım İstanbul'dur diye buyurdu.
Şehir zorla alınmıştı bu yüzden dinî hukuka göre yağmalanabilirdi.
Yağma üç gün sürdü.
Bu arada İmparator Konstantinos'un akıbetide meçhuldür. Kimi kaynaklar cesedinin bulunamadığını söylerken, Babinger gibi bazı tarihçiler imparatorun cesedinin mor ayakkabılarından teşhis edildiğini yazar.
Alphonse Lamartine eserinde imparatorun cesedinin bulunduğunu ve Fatih'in Konstantin için Hristiyan usulü cenaze töreni düzenlediğini belirtir.
Şehzade Orhan ise keşiş kılığında şehri terketmeye çalışırken yakalanıp idam edilmiştir
Fatih şehrin ticaret merkezi olan Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini sağlamıştır
Rum Patrikhanesi’nin yeniden açılmasına izin vermiştir
ayrıca bir Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni Patrikhanesi kurdurmuştur
II. Mehmed İstanbul’u, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.
Fethin hemen ardından Mehmed şehrin onarımına başladı. Amacı Doğu Roma’yı yıkmak değil onu Osmanlı yapısı içinde diriltmekti.
Kuracağı imparatorluk bir İslâm devleti olmakla birlikte Doğu Roma gibi kozmopolit bir yapıya sahip olacaktı.
Fatih, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Yahudi hahambaşı bulunmasına izin verdi.
6 Ocak 1453’te Yorgo Skolaris'i yeni Ortodoks patriği olarak atadı.
Ayasofya camiye çevrildiğinden Patrikliğe resmî makam yeri olarak Havariyun Kilisesi verildi.
Şehirdeki Yahudilerin hahambaşı olarak Moşe Kapsali atadı.
1461 yılında ise Bursa Psikoposu Hovakim İstanbul Ermeni Patriği olarak atandı.
Mehmed Theodosius Forumu’nun olduğu yerde ilk sarayının inşasını başlattı.
Daha sonraki yıllarda ise Sarayburnu’nda Topkapı Sarayı’nı inşa ettirdi.
Fatih, ilk tahta geçtiğinde ve İstanbul’un fethi sırasında sergilediği tutumlar nedeniyle, Çandarlı Halil Paşa’yı 10 Temmuz 1453 tarihinde Edirne'de idam ettirdi.
Bazı kaynaklara göre Çandarlı Fatih'i sabırsız ve deneyimsiz buluyordu.
Bu olay ile Fatih otoritesini pekiştirmiş oldu ve herkes genç hakana boyun eğdi.
Çandarlı Halil Paşa fetihten sonra idamına giden süreçte Yedikule’de Altın Kapı’da kırk gün hapis edildi.
10 Temmuz’da gözlerine mil çekildi ve daha sonra idam edildi.
Boyun eğeceği yerde Hakan’a dik baktığı iddia edilir.
Daha sonra oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e götürülüp türbesine gömüldü.
Çandarlı Halil Paşa, idam edilen ilk Osmanlı sadrazamıdır.
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlılara bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar, Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye başlamışlardı.
Bunun üzerine 1454 -1457 arasında üç kez peşpeşe Sırbistan’a sefer düzenlendi. Belgrad dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirildi.
Sırp Kralı Bronkoviç’in ölümüyle başlayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar.
Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti.
Mahmut Paşa, 1459’da başkentleri Semendire’yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliği’ni oluşturdu.
Böylece Sırbistan’da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oldu.
İstanbul’un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII. Konstantin’in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora’da, Osmanlıların yardımını istemişlerdi.
Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi.
Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı.
Bölge ülkelerinin Mora'yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458’de harekete geçti.
Korent’i ele geçiren Fatih, Mora’nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturmuştur
Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti. Kardeşi Dimitrios’a karşı Arnavutların desteğini alan Tomas'ın Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2.kez Mora’ya sefer düzenlendi.
Tomas, Papa’nın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı.
Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik, Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Anadolu seferine çıkan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra’yı, Candaroğulları’nın elindeki Sinop’u aldı.
Fatih Sultan Mehmed 1477’de Kırım Hanlığı’nı Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına aldı.
1479’da bir antlaşma yaparak Venedik'le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluk’taki kaleleri Osmanlılara bıraktı, karşılığında Mora’daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti.
Fatih Venedik’le anlaşmaya varınca, İtalya’nın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480’de İtalya’nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi.
Otranto, Roma’ya giden yolda bir köprübaşı olduğu için bu olay Avrupa’da büyük yankı uyandırdı.
Osmanlılara vergi yoluyla bağlı olan Bosna Kralının, anlaşmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp’ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Paşa ve Turahanoğlu Ömer Bey’e Bosna’nın tamamen fethedilmesi emrini vermişti.
1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı. Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu.
Fakat ordunun İstanbul'a dönmesi üzerine aynı yıl, Macar kralı Bosna’ya girdi.
İkinci kez düzenlenen seferle Osmanlılar, Yayçe dışındaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçirdiler.
Bosna seferleri esnasında Hersek Kralı Stefan da ülkesinin bir kısım toprağının Osmanlılara doğrudan bağlanması şartıyla tahtında bırakılmıştı.
Ancak 1483 yılında Hersek tamamen Osmanlı toprağı hâline gelecektir.
Fatih, Bosna'yı Osmanlı topraklarına kattığı zaman "Bogomil" mezhebindeki Bosnalılara çok iyi davranmıştı. Hem Katolik hem de Ortadoksların kendi kiliselerine almak için baskı yaptıkları Bogomiller bu sebeple Osmanlı yönetimine sıcak bakmışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuşlardı.
Bu Müslüman Bosnalılara "Boşnak" denilmektedir.
Fatih devrinde Osmanlıların karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi.
Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanlılarla baş edemeyeceklerini bildiğinden, doğrudan bir savaşı göze alamamış, Fatih de tabiî sınır olan Tuna’yı geçmeyi düşünmemiştir.
Ancak akıncılar vasıtasıyla, Macaristan’a güvenliğin sağlanmasına yönelik yüzlerce başarılı akın düzenlenmiştir.
Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlılarla doğrudan karşılaşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri kışkırtmayı yeğ tutmuştur.
Güçlü donanmasıyla Mora ve Ege’deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlılar karşısında istediği sonucu alamamış, aksine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir
Arşiv prestij prodüksiyon-yönetmen Tekin Gün
Beğen
Beğenme
Tavsiye et
Rapor et
Yazdır
2006
Yer
Kültür-Sanat
8.3.2013
1
kişi beğendi
0
kişi beğenmedi
Etiket
---
Kaynak
http://www.letterport.com/Prestij-Produksiyon
Yorum yapabilmek için
Üye Olun
veya
Giriş
yapın
Tekin Gün
adlı kullanıcının
diğer yazıları
Bithynia'daki Antik Kentler
Tekin Gün
1877 okuma
Gaziosmanpaşa-İstanbul
Tekin Gün
1268 okuma
Daskileion-Bandırma
Tekin Gün
1387 okuma
Tarih Türkler'de Başlar-İskandinavların Türk
Tekin Gün
2644 okuma
Mayalar - Türkler
Tekin Gün
1394 okuma
İnka, Maya, Aztek Ve Türk Ortak Kültürü
Tekin Gün
749 okuma
Doğa Turizmin Cenneti Mustafakemalpaşa Sünlük
Tekin Gün
782 okuma
Girne Kalesi-Kıbrıs (Cyprus)
Tekin Gün
1239 okuma
Muhyiddin İbnü'l-Arabî
Tekin Gün
1769 okuma
Ayvaini Mağarası
Tekin Gün
991 okuma
Sidyma Antik Kent / Seydişehir-Muğla
Tekin Gün
1098 okuma
Piri Reis
Tekin Gün
1755 okuma
Tralleis Antik Kenti
Tekin Gün
1248 okuma
Pınara Antik Kent-Fethiye,Antalya
Tekin Gün
1130 okuma
Ainos Antik Kenti-Enez
Tekin Gün
1009 okuma
Birşeyler yaz
Sadece Ben
Bağlantılarım
B.Bağlantıları
Herkes
Yazıyı Mootol duvarına paylaşmak için
üye ol
veya
giriş
yap
http://www.mootol.com/Yazi589/fatih-sultan-mehmet--yonetmen-tekin-gun
Adınız :
Gidecek E-posta :
Gönder
Tanıdıklarını haberdar etmek için
üye ol
veya
giriş
yap
Adınız :
Rapor nedeni :
Rapor et
Yazı içeriğini rapor etmek için
üye ol
veya
giriş
yap