İzmir ve çevresinin tarihi Cumhuriyet döneminde yapılan kazı çalışmalarıyla aydınlatılmıştır. Bayraklıda ilk kazı çalışmaları 1948-1951 yılları arasında Ankara Üniversitesi adına Prof. Dr. Ekrem AKURGAL tarafından başlatılmış ve aralıklarla sürdürülmüştür. Bu arkeolojik kazıların sonucu, İzmir tarihinin M.Ö.3000 yıllarına kadar dayandığını göstermektedir. Bilindiği gibi Tunç devrine rastlayan bu çağda, Anadolu yaylasında tarihinin önemli uygarlıklarından olan Truva uygarlığı egemen dır. Bayraklı ilk yerleşiminin de Truva uygarlığı ile yoğun iletişim ve etkiletişim içinde bulunduğu, kazılarda ortaya çıkan tas temeller üzerinde yükselen tas ve kerpiç ev duvarlarından anlaşılmaktadır. M.Ö.2000 yıllarında eski İzmir yerleşiminde ortaya çıkan kültür ve uygarlık değişiminin Truvalıların dostu ve müttefiki olan Hitit (Eti) İmparatorluğunun etkisiyle oluştuğu, yine kazılarda ortaya çıkan bir çok Hitit eserlerinden (Piton,İdol ve Çömlekler) anlaşılmaktadır. Bu dönemde tüm Ege'de beliren Hitit etkisi, Bayraklı kazılarında ve Kemalpaşa Karabel'de bulunan savaşçı kabartmasında,Manisa'da ana tanrıça Kibele'ye ait kayalara yapılmış rölyeflerde açıkça izlenmektedir. Efes kentinde ortaya çıkan ana tanrıça Artemis 'in de Hitit ana tanrıçası Kibele ile birleşerek tasvir edildiği belirtilmektedir. Coğrafi Konum: Ege Bölgesi’nde yer alan İzmir’in batısında Ege Denizi, kuzeyinde Balıkesir, doğusunda Manisa, güneyinde de Aydın illeri bulunmaktadır. İzmir’in yüzey şekilleri oldukça çeşitlilik gösterir. Ege Bölgesi’nin doğu-batı doğrultusunda uzanan ovaları ve onları birbirlerinden ayıran dağ sıraları, il topraklarını engebelendirmektedir. İzmir İlinin bulunduğu alan, dördüncü zaman başlarında Egeid ismi verilen bir kara parçası konumunda idi. Ayrıca bu alan deniz seviyesinde, hafif dalgalı (Penoplen) düzlükler halinde idi. Bu jeolojik zamanda Doğu Anadolu’nun Yunanistan’a kadar uzanan bölgesi kuzey ve güneyden Alp Dağlarının kıvrımlarının etkisi ile sıkıştırılmıştır. Şiddetli basınçlarla bazı yerler,örneğin; Anadolu Yarımadası yükselirken, Ege Denizinin bulunduğu Egeid Kıtası ise alçalmış ve çökmüştür. Ardından bu kıta parçasının üzeri Akdeniz’in suları ile kaplanmıştır. Bu çöküntü nedeniyle Batı Anadolu Bölgesi’nde, doğu-batı doğrultusunda kırılmalar olmuştur. Sürekli şekilde sıkıştırılan bu bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek dağları (Horst), bazı yerlerde alçalarak ovaları (Graben) oluşturmuştur. Ovalar karaların içine doğru sokulmuştur. Körfezlere dökülen akarsular zamanla körfezi doldurmuştur. Ege Bölgesi ve Batı Anadolu’nun oluşumu henüz son bulmadığı, yer kabuğunun henüz yerleşmediği sık sık meydana gelen depremlerden anlaşılmaktadır. Yalnız, yörede volkanik faaliyetlere rastlanmamaktadır.