Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz bölümünde yer alan merkezi ildir.

Karadeniz sahili ile Zigana Dağları arasında yer almakta olup yüzüölçümü açısından az bir alan kaplar. Batısında Giresun'a bağlı Eynesil ilçesi, güneyinde Gümüşhane'ye bağlı Torul ilçesi ve Bayburt, doğusunda da Rize'ye bağlı İkizdere ve Kalkandere ilçeleri, kuzeyi Karadeniz ile çevrili antik çağdan beri varlığı bilinen il ve il merkezinin adıdır.

Antik Çağ :

Eusebius'a göre şehrin kuruluş tarihini MÖ 756 olmakla birlikte bu iddia Trabzon'u İstanbul, Roma hatta, genel kanıya göre Trabzon ve diğer Doğu Karadeniz kolonizasyonunu gerçekleştiren Sinop'tan daha eski bir kent yapmaktadır. Bu durum gerçekse Sinoplular varolan bir kenti MÖ 630 tarihinden sonra yeniden kolonize etmiş olmalıdırlar.
Anabasis'te geçen "Pontos Euksenios kıyısındaki bu şehir Sinope’nin Lazların ataları olan Kolhis ülkesindeki kolonisidir"ifadesi daha sonra Arrian ve Peripleus tarafından da onaylanmıştır.
Merkezinde Yunanlıların çevre köylerinde bugünkü Lazların(Tzanlar) ataları olan Kolhislilerin ve yaşadığı Trabzon, Antik çağ ve sonrasında Zigana geçidi üzerinden Ermenistan ve Euphrates civarında üretilen ticari malların takas edildiği ticaret merkezi ve dış ülkelere satıldığı bir ihraç limanı özelliğindeydi. Pontus İmparatoru Mithridates'in Roma İmparatorluğu ile giriştiği bir dizi savaşı kaybetmesinin ardından Anadolu topraklarının yanı sıra Trabzon'da Roma hakimiyetine girmiştir.

Roma ve Bizans :

Pompey'e karşı mücadelesinde Mithridates'e destek vermeyen Trabzon Roma döneminde ödüllendirilmiş serbest şehir statüsü kazandırılmıştır.[3] Bizzat kente gelen Arrian, Trapezus’un Roma döneminde güney Karadenizdeki en önemli liman kenti olduğunu belirtmiştir. Roma İmparatoru Hadrian döneminde restore edilen kente, Trajan döneminde Pontus Kapadokyası eyaletinin başkenti olmuş ve yeni bir liman inşa edilmiştir.[4] Gallianus döneminde bir Germen kabilesi olan Gotlar tarafından yağmalanmış [5], Justinian döneminde tekarar onarılarak eski konumunu kaznamıştır. İstanbul’un Latinler tarafından işgali üzerine Komnenos ailesi,Trabzon'a sığınarak 1461 tarihine Osmanlı fethine dek sürecek bağımsız bir krallık (Trabzon İmparatorluğu) kuracaklar, kendilerini Roma İmparatoru ilan edeceklerdi

Trabzon İmparatorluğu :

Komnenos hanedanından VII. Michael Latin işgali nedeniyle Trabzon'a gelerek teyzesi Gürcü kraliçesi Tamar'nın da desteğiyle kendini Roma İmparatoru ilan etmişse de Batı özellikle Vatikan Trabzon İmparatorunu küçümseyerek "Laz hükümdarı" olarak tanımlamıştır [7]. Trabzon imparatorları başlangıçta diğer Bizans (Doğu Roma) imparatorları gibi çift başlı (aetos) figürünü sembol olarak kullanmışlarsa da Latin işgalinin sona ermesi ve Konstantinapolis'de yeniden yasal yönetimin iktidarı ele geçirmesiyle, bir çatışmaya sebebiyet vermemek için bugün Trabzon Ayasofya müzesinin giriş kapısının üzerinde rölyefi bulunan tek başlı kartal sembolü tercih etmişlerdir. Cenevizliler ile Venedikliler, Moğollar ile Osmanlılar hatta çeşitli Türkmen (Akkoyunlu kabile federasyonuna mensup) klanları ile denge politikası sürdürerek, varlığını sürdürebilen bu zengin liman kenti, İstanbul'un fethinden sekiz yıl sonra (1461) Fatih Sultan Mehmet tarafından Karadeniz'deki çeşitli beylikler, İtalyan kolonileri ve Kırım'la birlikte ele geçirilerek İpek yolunun stratejik anahtarının Osmanlı hakimiyetine girmesi sağlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu :

I. Bayezid’in 1398 de Samsun yöresini almasından sonra Trabzon Komnenos Krallığı Osmanlı Devletine yıllık vergi ödemek zorunda bırakılmıştır. David Komnenos. iktidarı döneminde (1458-1461) vergi ödemeyi durdurarak, önceden ödediklerini de Akkoyunlu Devleti Sultanı Uzun Hasan aracılığıyla geri istemiş, Osmanlılara karşı Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerisinde bulunmuştur. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet’in öncülüğündeki Osmanlı Kuvvetleri Bölgeyi kuşatarak, 1461 yılında Trabzon’u ele geçirmiş ve Komnenosların egemenliğine son vermiştir.
Trabzon, Osmanlı Döneminde önce eyalet ve sancak olarak şehzade ve mutasarrıflar tarafından idare edilmiştir. İlk sancak beyi Hızır Bey’dir. 1470 yılında sancak beyliği küçük yaşta Şehzade Abdullah’a verilmiş; Abdullah, annesi Şirin Hatunla birlikte 1479 yılına kadar Trabzon’da yaşamıştır. Yavuz Sultan Selim de şehzadeliği sırasında (1491-1512) Trabzon’da Sancak Beyi olarak bulunmuş, sonradan Kanuni ünvanı alacak olan oğlu Sultan Süleyman burada doğmuştur.
Trabzon 16. yüzyılda, merkezi Batum olan Lazistan Sancağı ile birleştirilerek eyalete dönüştürülmüş ve bu yeni idari birimin merkezi olmuştur.
1859-1864 yılları arasında Kuzey Kafkasya'da süregelen Kafkas-Rus savaşı, Çerkes ve Abaza halkının yenilgisi ile sonuçlanmış ve şehre sayıları 360.binin üzerinde göçmenin yığılmasına yolaçmıştır. Doğal olarak büyük bir afete dönüşen göç, salgın hastalıklar, açlık ve toplum içinde kaynaşmalara yolaçmıştır. Çok kısa bir zaman içinde Trabzon ve Akçakale limanları ve çevresinde ki yerleşim yereleri adeta rezervasyonlara dönüşmüştür. Bu dönem sırasında salgın hastlıklardan korakarak kaçan yerel halk yaylalara geçmiş ve şehirde yeni göçmenlerle, devlet görevlilerinden başka sadece kaçamayacak durumda olanlar kalmıştır.
1867 yılında Trabzon’da büyük bir yangın çıkmış, bir çok kamu binası da bu sırada yanmış ve kent daha sonra yeniden düzenlenmiştir. 1868 yılında vilayet olmuş, merkez sancağı dışında Lazistan, Gümüşhane, Canik Sancakları da buraya bağlanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ruslar Trabzon’a saldırır (14 Nisan 1916). Trabzonlulardan oluşan vurucu güçler (Milis), bu saldırı sırasında gerilla savaşı verirler. Bu sıralarda, cepheye gönderilmek üzere Hamidiye Zırhlısının desteğinde Trabzon Limanına gelen cephane Trabzonlu gençlerce büyük bir heyecan içinde boşaltılıp Maçka’ya taşınır.
Çaykara’da Sultan Murat Yaylasında (10 Haziran 1916), Of’ta Baltacı, Arsin’de Yanbolu Derelerinde Ruslara karşı başarılı savaşlar verilmiş, ancak o yıllardaki koşullar altında düşmanın Trabzon’a girmesine engel olunamaz ve Ruslar 14 Nisan l916 yılında Trabzon’a girer. Rusların Trabzon’da kaldığı bir yıl, on ay, on günlük süre içinde özellikle Rumlar ve Ermeniler, yerli halka büyük işkenceler yaparlar; sayısız insan öldürürler.
1917?de Rusya’da “Bolşevik Devrimi” olur, Çarlık Yönetimi yıkılır. Bunun üzerine Rus ordusunda büyük bir panik başlar. Bu Rusların Trabzon’dan çekilmesine de yol açar. Öte yandan, batıdan doğuya doğru kayan ve Karadağ’da toplanan Türk Çeteleri, Akçaabat’a inerek Yüzbaşı Kahraman Bey’in komutasında üç koldan Trabzon’a doğru yürürler ve 24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon’a girer.

Türkiye Cumhuriyeti :

Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları yeni Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini kurmuşlar ve Trabzonda yeni ülkenin yeni idari yapısında altmış bir (61) nolu il olarak yerini almıştır.
İlin Cumhuriyet dönemindeki sınırları kültürel ve tarihsel bir düşünceyle değil tamamen idari yapı ve merkezlere uzaklıklar baz alınarak çizilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 81 ilinden biri olan Trabzon, Doğu Karadeniz bölgesinde yer almakta ve 4.685 km²'lik yüzölçümüyle ülke topraklarının %0,6'sını oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Trabzonda çeşitli fabrikalar kurulmuştur.
Atatürk, Cumhuriyet döneminde Trabzon’a üç kez gelir; 1924, 1930 ve 1937 yıllarında, ilk geldikleri 15 Eylül 1924 günü, Trabzonlularca “Atatürk Günü” olarak kabul edilir ve bu kendisine bir telle bildirilir.

Coğrafya :

Dar bir sahil şeridinin ardında denize dikey uzanan dağlık bir araziye sahip olan ilin merkezi Boztepe (antik Minthrion tepesi) üzerine kurulmuştur. İl topraklarının % 22,4 yayla, % 77,6 si ise tepelerden oluşmaktadır. Dereler; Değirmendere (Piksidis), Yanbolu, Maçka Deresi, Fol, Ağasar, İskefiye, Kalenima, Karadere (Araklı), Küçükdere, Koha, Sürmene (Manahos), Solaklı, Baltacı deresi, Sera Deresi.


Dil :

Trabzon halkı 16. yy içinde İslâmlaştıktan sonra anadilleri olan Pontusçayı ve Lazcayı bırakıp Türkçe'ye alışırken zorlanmışlardır. Özellikle Yunanca'da olmayan -b-, -d-, -g-, - ı- gibi harfleri çıkaramadıkları için Yunanca söylenişlerine uydurarak konuşmuşlardır.[20] Sözgelimi balık kelimesindeki "b" ve "ı" sesleri Yunanca'da olmaması ve İslâm'ı yeni kabul etmiş olan Trabzonluların Türk dilini konuşamamsı nedeniyle bu kelimeyi Pontus Yunancası'na adapte ederek paluk olarak telâffuz ederler. Bununla beraber Trabzonda kesintisiz dört asırdan fazla süredir Türkçe konuşulmaktadır.Yerel halkın bir kısmının asıl dilli arkaik Rumcadır.
Pontus Rumcası Lazca, Gürcüce, Rusça, Ermenice ve Farsça'dan çok sayıda ödünç kelime içeren Trabzon ağzı Özellikle alışılmadık ünsüz değişimleri ile Anadolu Türkçesi'nden derin farklılıklar içermektedir.[21] Köprübaşı, Çaykara, Maçka, Tonya, Of, Dernekpazarı yerleşimlerinde Rumcanın arkaik ögeler taşıyan yerel bir dialekti günümüzde de Müslümanlar tarafından 50 civarında köyde 5,000 ile 80,000 kadar kişi tarafından konuşulmaya devam etmektedir.

Giyim-kuşam :

Osmanlı döneminde Samsun ile Batum arasında(sahil) geleneksel giyim (Laz kıyafeti olarak da bilinir)

Müzik ve Halk oyunları :

Trabzon bölgesinin geleneksel çalgıları şimşir kaval, kemençe, davul-zurna ve yörede zimpona, dankiyo adlarıyla da bilinen tulumdur. Sayısız çeşidi olup kadın ve erkekler tarafından toplu oynanılan geleneksel dansların adı ise horondur.kolbastı oyunu 1930 yılında Trabzon'un Faroz mahallesinde başlamıştır. Farozlu balıkçıların kendi aralarında oynadığı bir oyundur.


Eğitim :

Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde Trabzon'da eğitim kuruluşu olarak sekiz medrese, eğitim süresi dört yıl olan beş adet ilkokul, bir adet sanat yurdu, bir adet askeri rüştiye, bir adet idadi ve bir adet Darülmuallimin bulunmaktaydı. Günümüde Trabzon ilinde 815 ilköğretim okulu, 86 lise ve dengi okul ve 2 Aralık 1963 tarihinde öğretime açılan Karadeniz Teknik Üniversitesi ve 2011 yılında açılan Özel Avrasya Üniversitesi bulunmaktadır. Bu yapısıyla karadeniz bölgesinde iki üniversiteye sahip ilk kent olma niteliğini kazanmıştır.

Mutfak :

Samsun Batum arasında yeralan bölge mutfağının ayırıcı temel besinleri karalahana, mısır ve hamsi ve çay olup, bu üçlünün çorbasından ekmeğine dek sayısız kombinasyonu bulunmaktadır. Bölgeye özgü yemeklerden en karakteristik olanları şunlardır:

Mısır unundan: Kuymak (Rize'de muhlama,Vakfıkebir ve Şalpazarında yağlaş), haçapur, hamsili ekmek, lamesli ekmek
Karalahanadan: Çorba, sarma
Tatlı olarak: Kabak tatlısı, kabak pilavı (bölgede pilav ve makarna şekerli olarak tüketilir- tatlıların yanında içecek olarak ayran içilir.)
Hamsiden: Buğulama, hoholli hamsi, hamsili ekmek, kaygana
Fasülyeden (lobya): Turşu kavurma
Mısırdan: Korkot (mısır çorbası)